13 Şubat 2011 Pazar

dahil olmak istemiyorum,bu mutsuzluğa,bu gürültüye.doğal olarak sustum. aklımı susturdum. sırf dahil olmak istemediğimden her şeyi bıraktım. her bir zerresini. mutsuz olmayı bıraktım. sırf bir daha mutlu olamayacağımı hissettiğimden vazgeçtim. o an bitti her şey. ilk mutsuzluğu hissettiğim an. mutsuzluğa alışmaya başladığım an. ben ne zaman girdiysem bu mutsuzluğa,işte mutsuzluğun içinde olduğumu unutacak duruma geldiğim an terk ettim. artık yazmıyorum,artık konuşmuyorum. hep sessiz kalanlara karşı ben de susuyorum. karşılıklı susuyoruz,çözülecek bir şey kalmadı artık. 
zaman zaman odaklanacak şeylerde hata yapıyorum. yanlış yapıyorum bir şey için asıl önemli olanları ihmal etmekle. buna dahil olmak istemiyorum bunu istemiyorum. istemememin nedeni açıklamak zorunda bile değilim aslında.açıklıyorsam da kimseyi tatmin etmek için değil. bundan sonra böyle gitmeyeceğini anlıyorsam geri dönemem. inanmadığım bir şeye nasıl devam ederim. bile bile neden devam ediyim. kimsenin nazını çekmek zorunda değilim,kimse benimkini çekmek zorunda değil. kimsenin ağız kokusuna katlanmak zorunda değilim,kimseyi mutlu etmek zorunda değilim,kimseyi aramak zorunda değilim,kimseyle dalaşmak zorunda değilim... kimse de benle bunları yapmak zorunda değil. işler sadece zorunluluk hissiyle yapıldığı zaman daha da boka batıyor. işleri yoluna koymak için,dahil olmamam lazım buna. istemiyorum. ben bıraktım,sustum. olayları çözmek istemiyorum,çok katıyım böyle devam etmek istiyorum. canım istemedi mi konuşmak istemiyorum,istemedi mi kalkıp gitmeye alışığım ben. istemedim mi konuşmak zorunda değilim,istemedim mi hissettirmek bir şeyleri,hissettirmem olur biter. dedim ya ben kafamı susturdum,düşünmüyorum.böyle de gider,artık bıraktım.

3 Şubat 2011 Perşembe

bugünlerde dünya ağır ilerliyor. dünya gelinini kaybetmiş. hayatımda soğuk havanın içinde büzüşmüş ve parmak uçları sudan yeni çıkmışçasına buruşmuş bir et parçası. kaybettim. tam olarak değil ama kaybettim. bunu baştan kabullenmeli. öbür türlü nasıl mutsuzluğun içine atlayabilirim ki. erkekliğimin içinde söndüğünü hissediyorum,ya da rahmim alınmış gibi. geberip gittikten sonra ne izim kalacak ne endamım ne anılarım. tek istediğim bütünüyle unutulmak. her gün tamamiyle unutulmanın özlemi içerisinde uyanıyorum. bir gün tamamiyle unutulucam biliyorum ama ne zaman ne zaman!!! çok sabırsızım nefes alırken mümkün mü bu benim için? birkaç saniye için nefes almayı kesebilirim. birkaç saniyede parmaklarımı da kesebilirim. yazmamayı seçebilirim. şarkı söylememeyi seçebilirim.birkaç saniyede ölümü seçebilirim. bunlar benim kaybetmediğimi göstermez ki. kaybettim.besbelli işte.
bugünlerde dünya ağır ilerliyor. kader çarkı bozulmuş. kıvılcımlarıyla biz irkiliyoruz ama olmuyor. her sabah yine aynı uyanıyorum. rüyalarım kabuslarım... keşke mantıklı şeyler olsaydı. hayır hayır melankolik değilim,asla olmadım. sadece edebiyat anlayışım biraz farklı. bu yazdıklarım dışında bir hayatım var benimde,olmamasını tercih ederdim ya neyse. şu arka planda çalınan müzik var ya beni acayip alevlendiriyor. hem siz black metalden ne anlarsınız? sadece atıp tutarsınız! yalnızca bize karşı önyargılarınız yok ki sizin,sizin her şeye önyargınız,herkese uygun kalıplarınız var. herneyse,dünya diyordum. benim ait olduğum dünyayla,sahip olduğum dünya arasında farklar var. fazla fazla... var işte. burada bırakıyorum ama sanırım bu blogu günlük gibi kullanmayacağımı anlamışsınızdır. benim hayatım sizin umrunuzda değil,bende sizinkini umursamıyorum öyleyse hepimiz kendi bokumuza batabilir,kendi kusmuğumuzda boğulabiliriz!
   Her gece alevler arasında kaldığımı ve küllerime kadar eriyene dek acı çektiğimi görerek uyanıyorum. Bu artık hayatımın bir parçası ya da bir şekilde kabul etmek zorunda olduğumdan bunu söyleyebiliyorum. Bu sabah da o sabahlardan biri.
       Gözümü açtığımda hala kurtulamadığımı düşündüm, gözüme kırmızı bir perde inmişti. İlk defa değil,pek çok kez ‘bu sefer gerçek’ diyorum.’bu sefer gerçekten alevler beni yok etti.’ Ama gene o umduğum, beklediğim son, bu sabah da gelmemişti. Saçlarım her tarafa alev alev dağılmıştı. Benim gibi… Darmadağınıktım. Güneşi gördüğümde daha da dağıldım. Adeta bütün huzmeleri bana saplanıyordu, beni yakıyordu. Her gün bu darmadağınık, parçalanmış halimle ilk güneşin gözlerini görüyordum. Bu yüzden bedenim kasılıyor, kaslarım huysuzlanıyordu. Sırf bu güneş yüzünden üç gündür durmaksızın çalışmama rağmen kimseyi memnun edemiyorum.
   Güneşin benim üzerimde yanıltıcı bir etkisi var. Yanıltıcı, korkunç, mide bulandıran… Öyle ki; yağmuru gerçekten özlüyorum, yağmur damlalarının yumuşak sesiyle uyanmayı, yağmurun insanları kirletmesini, onların saçlarını bozmasını özlüyorum. İnsanların şikayet etmesinden, onları kızdıracak, küstürecek, parçalayacak şeyler yapmaktan garip bir zevk alıyorum. Bu zevk baştan ayağa beni ele geçiriyor ve uzun yıllardır mutluluğumu bu şekilde yaşıyorum. İnsanları onarmaya, hatta dinlemeye bile tahammülüm yok. Ne mutlu ki önemsenilmesi gereken arkadaşlarım, yakınlarda oturan akrabalarım yok. Yalnızım.
    Otendel’e ilk geldiğimde daha on yedi yaşındaydım. Aslında başından beri hiç istemediğim sosyal çevreden kopmak beni sarsmadı. Annemle babam konusunda ise sarsılıştım. İlk defa ayrıydık, ayrı kalmaya mahkumduk. Başından beri iyi bir balerin olmamda onların büyük katkısı vardı. Tatillerde yanlarına gitsem de, kopuyorduk. Ruhum parça parça ayrılıyordu onlardan. Kendimi kimsesizleştiriyordum. Yaşadığım tek yer sahneydi. Sahne beni ısırıyor sonra da sindiriyordu. Sevmediğim o insanların karşısında olduğumu bile unutuyordum. Beni kendisine esir etmişti,yalnızca sahnenin ışıklarını seviyordum. İhanetsiz,doğruyu,tutkuyu,yalnızlığı gösteren tek ışık beni gösteriyordu,izliyordu. Sahnenin geliniydim ve sahne de çok kasvetli bir damattı.
   Yıllar geçti, okulu bitirdim,evimde ruhsuz bir hayat sürüyorum. Hala güneşi,insanları sevmiyorum ve ruhum toz duman. İçimde güne dair hiçbir kıpırtı yok. Dört senedir Otendel’in bu kadar güneşli günler geçirdiğini görmemiştim. Otendel’i seviyorum ama tahminimce güneşle bir ilişki içerisindeler ve beni sinirlendiriyorlar.
  Kalkıp bir sigara yakabildim sonunda.
 Mırıldanıyorum,söyleniyorum,hırçınlaşıyorum… Tek çocuk olmama rağmen şımartılmadım. Şımartılmak da istemezdim zaten. Aksine huysuzlandım,sorunluydum. İlk bale öğretmenimle aramızdaki ilişki gergindi ama o yine de benden emindi. ‘Luthien,iyi bir balerin olucaksın.’ Çok güzeldi, alımlıydı. Daima ben büyüyecektim,ben yaşlanacaktım , ölücektim ama o böyle güzel kalacaktı. Her hareketi bana bir meydan okumaydı. Defalarca kaslarım zedelendi. Onunla yarışıyordum ve o beni küçük düşürüyordu. Yine de kafamda hep onun gibi olmak istedim. O her şeyin en iyisiydi. Saçlarımı uzattım mesela,artık benimde onun gibi saçlarım uzun ve kızıldı.renk açısından şanslıydım. Galiba sadece şu sıralar şanslı olduğumu söyleyebiliyorum çünkü ilk okuldayken kızıl saçlarım hep garipsendi  ve beni de bir numaralı alay konusu yaptı. Bu bir tarafa,yine ona benzemedim. Koyu gözlerindeki anlam farklıydı onun,yaz günü gözlerini kış gibi dondurur,sonbahar gibi kelimeler söylerdi. Benim gözlerim ise her zaman camdan sonbahar yaprakları gibiydi.
    Tüm gün oturup kendime baktım. Aynadaki bitkin görüntüme,içime… İçimde uçsuz bucaksız araziler,bataklıklar tembel tembel uzanmış,sarmaşıklar en kalın kollarıyla damarlarıma dolanmış,mezarlarında çürümeye mahkum insanlar gibi çaresiz görünüyorlardı. Ruhum benden önde, çok çok önde atlılarını kapmış gidiyor ve ben sadece izliyorum. Gözlerim,dudaklarım olması gerekenden soluk,vücudum daimi bir kırgınlık içerisinde. Bacaklarımın gövdeme tutsaklığı bitmiş, kalbimin her bir atışı kulaklarımda çınlıyor. Daha nasıl ifade edebilirim ölgünlüğümü? Bilmiyorum.
   4 yıldır kendimle bir arada olmam,kendimi çok iyi tanımama neden oldu. Tarifsiz bir sonsuzluk var bende,çürüsemde dünyanın daimi misafiri gibiyim. Kendimden sonraki hayatları düşünüyorum. Olur olmaz garip şeyleri… bu eve benden sonra kim gelip oturur? Duvarları beyaza mı boyarlar? Dönüp düşüncelerime baktığımda herkesi korkutan şeyleri bile görüyorum. İnsanların görmekten kaçındıkları şeyleri görüyorum. Sizler de bu yüzden beni  ‘garip’ diye adlandırıyorsunuz.
   Otendel büyük bir şehir. Ama benim için değil. Yediğim sıradan şeyleri aldığım yer,sahnem ve evim arasında ufak bir yaşam alanı. Bir şekilde yaşıyorum. Sağlıksız yaşam tarzıma rağmen hala ölmedim. Sigaraya tutunuyorum,halbuki ben bir balerinim. Sanatçıyım...
   Durup düşünüyorum,başka yapılacak bir şey yok. Sakin geçen egzersizlerimde,boş sahnede dans ederken düşünüyorum. Bazı zamanlar sahne binası tamamen boş oluyor. Ben de çalışmalarımı sahnede yapıyorum. Gözlerimi kapıyorum,kendimi bırakıyorum. Düşündükçe hayatın ne kadar boş olduğunu daha iyi anlıyorum. ‘Yaşamasaydın ne olacaktı Luthien? Hayattan ne beklentin vardı da hayal kırıklığına uğramış gibisin?’ Hayır,hayattan hiçbir beklentim yoktu. Ne yazık ki hayata gelmeyi de ben seçmedim. Ruhumun kör noktalarından biri de şu: hala nasıl ölmedim de bu hayata katlanmayı seçiyorum? Sanırım içimdeki karanlığa,içimdeki müziğe,kök salmış yalnızlığa bağımlıyım. Mutlu yaşayamazdım biliyorum. Mutlu olsam hayata katlanamazdım. Yalnız olmak,karanlıkta oturup sigara içmek,saçlarımın dağınıklığı,sorumsuz yaşayışım… Bunların hepsi benim seçimim. Karanlık ruhumun bir parçası ve hayatımı katlanılabilir kılan asıl neden de bu karanlık.
Rüyamda gelişmeler olmaya başladı. Birisi sürünerek bana doğru geldi,fakat alevler ona bir dost gibi davrandılar ,onun gövdesini  okşadılar. Halbuki ben olmalıydım onun eşsiz beyaz tenini okşayan. Alevlere kıskançlığım bir yana,o kadar büyülüydü ki;iyice yaklaştıgında  ayağa kalktı ama yüzünü göremedim. Parlak,bembeyaz gözleri dışında yüzü çizilmeyi bekleyen tualler gibiydi. Fakat tam o sırada bambaşka korkunç bir yüze dönüştü,gözlerindeki anlam belirginleşip,kolları beni sıkmaya başladığında içimdeki ürpertiyi hatta dehşeti  her noktamda hissettim. Öyle sıktı,öyle sıktı ki tuzla buz oldum. Tam bir kabus. Yine de uyandığım zaman ona olan hayranlığımı kendime söyleyebildim. Evet rüyamdaki kişi beni tamamen büyülemişti. Her ne kadar sonu kötü olsa da bir süre onu düşünmeden edemedim. Bazen sırf onu tekrar görebilmek için uyumayı istedim. Ama o hiç gelmedi. Artık alevler içinde can çekiştiğim ya da birinin beni tuzla buz ettiği rüyama o kadar alıştım ki rüyamda alevler korkunç sesleriyle gürlemeye başlayınca ‘bu bir rüya,ve artık korkunç değil’ diyorum. Alevlerin arasından gelmesini bekliyorum. Eskiden benim için epey bir korku kaynağı olan bu rüyaya anlam kattın suratsız adam!
Hücrelerim isyanda. Dinim beni terk etti. Ailemle ne zamandır görüşmüyorum. Arkadaşlarım yok. Hücrelerim biraz duygu istiyor. Bende her seferinde,en abuk sabuk şeylerden duygulanmaya çalışıyorum. Ee,tabii olmuyor. Bir şeylere yüklenmeliyim diyorum,bir şeyler yüzünden acı çekmeliyim diyorum. Ama hayatım o kadar tutarsız ki. Sorumluluk alıyım diyorum. Hayır,bu sefer de sorumluluktan şikayet ediyorum. Ben bu değilim diyorum. Bir şekilde kurtulmam lazım bu hasta hayatımdan.
Bale çalışmalarım da sürüyor tabii pasif pasif. Ay sonundaki gösterim için uğraşıyorum,en azından uğraştığım bir şey var. En çok korktuğum şey balenin de içimdeki mumlarını söndürmesi. İçimdeki tek ışık bu. Işıklar,ışıklar,ışıklar… Benim için konuşulması gereken en son şey.
Hayatım  böyle sürüp gidiyor. Ne kadar zamanım var bilmiyorum. En iyisi tekrar uyumak ve beklemek. Belki de bu sefer bitecek.

1 Şubat 2011 Salı

kahramanlara ne oldu
ben yaptım onların yerine
ne olmuş onlara
ben öldürdüm ejderhayı
hem daha sıcaktı bir erkeğin kollarından
hem daha heyecan verici ilk öpüşmeden

ne oldu kahramanlara
ben sevdim onların yerine ulaşılmaz sevgiliyi
serenatlar yaptım 
hem soylu bir centilmenim ben 
ailemin soyu götünüze kadar dayanır

ne olmuş kahramanlara 
hayatlarını orospular peşinde harcadılar
paralarını Vegas'da yediler
alkolden hıçkırıklara boğuldular
cinsel hastalıkları bile var

uzak durmalı böyle kahramanlardan zaten
atıyla tavlar belki 
kurbağadan daha iyidir bazen 
ama farketmez ikisi de aynı pek çok yönden.


çok sahipleniyorsun
uzak uzak uzak dursun
çok çıkarcısın
evet evet evet
zaten ikimizde ne istediğimizi biliyoruz
çok küstahsın
kesinlikle
bunu istiyorum
çok çok eziksin
olmaz olmaz olmaz
ayaklan!
çok sakinsin
yanlış yanlış yanlış
hareket istiyorum
iticisin
iğrenç iğrenç iğrenç
seviyorum bunu
böyle olmak istiyorsun
böyle olmanı istiyorum
iğrenerek severim ben!