15 Aralık 2011 Perşembe

Danny 3

sokağın bir köşesinden çevirdiği hayat kadının arabaya binişini öyle bir açgözlülükle seyrediyor ki irkildim. arka koltukta ben,elbette görünmez bir şekilde,sakin ve açgözlü bir şekilde,ağzımdan salyalar akarak,gözlerim yarı baygın bir şekilde parıldayarak,bir melodi mırıldanarak,izlemekteyim. en karanlık günün en karanlık gecesinde en karanlık sokakta en karanlık köşede en karanlık şehvetle en karanlık seslerle en karanlık doyum noktasıyla bitecek bu iş. arka koltukta ben,eski halimle izlemekteyim. kadının ayrık duran bacaklarından baldırlarının bir erkek kadar kaslı olduğunu izlemekteyim. bizimki arabayı sürüyor. hafif kambur ve öne abanmış varmak istediği yere acele eder gibi. çenesi direksiyona dayalı iki eliyle sımsıkı tutmuş bir şekilde. hızlı bir şekilde ilerliyoruz. evden çok uzakta değiliz. hayat kadınlarının bol olduğu bir sokağın ortasında yıkık dökük bir apartman katında yaşıyoruz. her neyse orayı zaten biliyorsunuz. bu gece sonunda biraz para kazanmış olacak ki birine emrine amade ediverdi. o kadar aç ki o kadar istekli ki... o kadar bütün insani duyguları hayvani duygularınca yutulmuş ki... ilk gördüğünün önünde duruverdi. kadın bile düşünüverdi onun bu pis ve kokuşmuş görüntüsü karşısında. şüphesiz hayır deme şansı olsaydı hemen derdi. bunların bazıları istekli görünmeyi işlerinin gereği sayarlar. bazıları da tam tersi. öyle yüzsüz öyle ölüdür ki bunlar adamın ağzındaki salyayı akmadan havada kurutuverirler. bizimkisine böylesi denk gelmemişti,istekli olan kadınlardandı bu ama onunda bu görüntü karşısında isteği kaçıverdi ağır ağır adımlarla bindi arabaya. bacak bacak üstüne atmadı bacaklarını ayırarak oturdu. bluzunu aşağı çekmedi. hiç konuşmadı. ben arkadan izledim. dışarıdan diğer kadınların kahkahaları geliyordu. şanslılar diye söylendim,bizimkinden kıl payı kurtulmuşlardı.onca zamandır onunla yaşamama rağmen ben bile ısınamadım ona,ısınmaktan çok daha önce alışmak var tabi. alışamadım. kokusu hiç bir gün aynı değildi mesela. her gün ayrı bir iğrençlik kokardı bazen tıpkı bir kusmuk gibi ekşi ve sıcak,bazen sidik gibi asitli ve keskin... bazı günler tanıyamazdım onu. kapıdan girip direk kanepeye uzanmazdı içeri gider,işer,buzdolabını açar birkaç dakika önünde öylece dururdu. bazen aynada kendine baktığı bile olurdu. bunları geçelim. 
size asıl olayın nasıl olduğunu anlatmıycam. zaten pek heyecansız bir şeydi. ben arkadan izledim. öyle yumuşak dokunuşlar falan yoktu ha. bizimki ne anlasın öyle şeylerden. kadın da öyle sakin sakin katlandı ki. belki de o geceden sonra işe çıkmaz olmuştur belki arkadaşları uzun siyah saçlı erkeksi baldırları olan bu kadını bir daha hiç görmemişlerdir. belki o geceden sonra evine gidince kendini öldürdü ya da ne bileyim yüksek bir yerden atlamıştır. en isabetlisi bunlardan biri olurdu. ben olsam... ben olsam... 
eve geldiğimizde sabaha doğruydu o direk kanepesine uzandı bense kendi yerime geçip sadece gece görünen böcekleri gözetlemeye başladım. bunlar kırmızı antenli ufak böceklerdi ama gerçekten iğrenç görünüyorlardı. her gece tezgahta umutsuzca bir şeyler arar sabaha doğru kimsenin bilmediği oyuklarına çekilirlerdi. bense gece gündüz ortalarda yoktum. gece gündüz kimse benim varlığımı farketmezdi. kimseye görünmezdim. en aydınlık sabahın en aydınlık vaktinde en aydınlık sokağında en aydınlık köşesinde de,en karanlık günün en karanlık gecesinde en karanlık sokakta,en karanlık köşede de olsam farketmezdi. hep oralarda bir yerde onu izler dururdum,bir olayım yoktu onunda yoktu esasen. ben arkadan izledim. o uyudu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder