4 Haziran 2012 Pazartesi

Ruhu Olmayan Adam

izleri sür,
takip et
ruhu olmayan adamı,
bulacaksın.
soğuk bir beden
derinlerde,
takip et,
göreceksin
ruhu olmayan adamı.

gölgelerden geliyor
uğultular,
çağırıyor
çocuklarını.

takip et,
bulacaksın.
mantığı geçince,
sessiz gölün dibinde.
takip et,
göreceksin.

biri bağıracak.
biri ağlayacak.

seveceksin,
çok seveceksin.
bulduğunda,
ruhu olmayan adamı.


2 Haziran 2012 Cumartesi

şşşşşttt!!!
uvertür girdi sessiz ol!
...
...
...
senin sıran!

bu gösteriyi kaçıranlar  pişman olacak, yıllardır sergilediği en iyi performans bu onun. çok alkışlandı. son zamanların en iyisi, sanat dünyasındaki baş oyuncu. bir beğenmeyen çıkmadı onu. insanlar çığlık atıyor sokaklarda, biletler bir anda tükeniveriyor. gösterilerine sponsor olmak için kaç firma kuyrukta bekliyor. çıt çıkmıyor salondan o sahnedeyken. sadece koltuklara değil, insanlar yerlere oturup izliyorlar. çeneleri göğüslerine düşmüş, göz kapakları ipin üzerine yürü gibi pür dikkat. portreleri çizilir gibi hareketsiz,tek bir hareket çıt yok salona.
repliği salonun en arkasındaki gözlüklü adamın gözlüğüne çarpıp çarpıp çarpıp tekrar sahneye geliyor. siyah perdeler kapanır kapanmaz tekrar açılıyor. beş kere on kere on beş kere tekrar tekrar tekrar.
elleri ağızlarında ıslık çalıyorlar,alkışlardan elleri kıpkırmızı. bir kukla kukla kukl kuk ku k... tek elden oynatılan onca insan. tek elden yönetilen onca beyin, ruh...

ne için geldiler bu salona? ne için tapıyorlar bu oyuncuya?

şşşştttt!!!

"kafeslere tıkmalılar beni. hiç değer vermemeliler bana. ben onlar için çocuklarını eğlendiren bir şeyden başka bir şey olmamalıyım."

"viskimi koysunlar önüme.kıyafetlerimi kapıma assınlar. her sabah bir bardak ballı sütüm hazır olmalı ve kahvaltımı tam vaktinde getirmeliler."

"dilimi çıkarıp el hareketi çekmeliyim onlara. kırmızı götümle gülmeliyim"

"kırmızı halılarda yürüyorum ben kare kare fotoğraflarım çekiliyor. her gün gazetelerde milyonlarca ben,ben,ben."

"yemek atmaları için yalvarmalıyım,türlü türlü şirinlikler yapmalıyım onlara. açım. burada hiç iyi bakmıyorlar bana."

"para para para,ün ün ün!!!"


bir maymun,bir maymunum ben,elimde viski şişesi sahnemi bekliyorum. sağlıklı beslenip spor yapıyorum. sikilmiş hayat düzeninizde beni de maymun ettiniz. ve işte bir maymun bin maymuna oynuyor.

perde...


şşşşşttt!!!
uvertür girdi sessiz ol!
...
...
...
senin sıran!

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Yalnız Kahkahalarım


benim yalnız kahkahalarım,
bir gök gürültüsü.
etrafında kara bulutlar,
lacivert yanan bir gökyüzü ,
sessizlik içinde...

yalnız kahkahalarım,
uçsuz bucaksız bir deniz.
üzerinde yakamozlar,
ufuğun en boş yerinde,
karanlıklar içinde...

yalnız kahkahalarım,
sahilde yakılmış bir ateş.
çevresinde çocuklar,
yüzleri turuncu,
mutluluk içinde...
selamlar olsun sana ey okuyan, hayırdır neden burdasın? aslında başka bir şey ararken buraya düşenlerden misin? hani youtube da falan ordan oraya atlayıp "nasıl geldim lan" buraya durumunu yaşıyoruz ya,hah işte onun gibi. yoksa burayı arayıp burayı bulan "ne istediğini" bilen biri misin? hangisi olursan ol bunun ikimiz için de bir önemi yok sonuçta. ben gevezelik ediyorum.
gene bugün senin hiç alakadar olmadığın, hiç ilgini çekmeyecek, sana bi bok katmayacak öylesine bir yazı okuyorsun. eminim hayatında böyle yazılar okuyup "niye okuyorum lan bunu" deyip bıraktığın yazılar olmuştur. ha hala bırakmadıysan o da senin sorunun,bana ne lan.
sana bu yazıyı 25 derece sıcaklıktaki odamdan 12 mayıs 2012 gününde yazıyorum. ve biliyor musun bu yazıyı sadece sana yazdım ben. sadece sen okuyasın sen bi bok anlamayasın diye. hedef kitlem bütünüyle senin elin kolun,bacağın ve burun deliklerin. burun deliklerinden girip  kulaklarından çıkıcam ve hayatının bir evresinde tekrar aklına gelicem. biliyor musun buna psikolojide zart zurt yöntemi deniyor. bilmiyor musun?
herneyse bakıyorum yazının burasına kadar okudun, neyi merak ediyorsun sen lan? nereye varacak diye olabilir, belki stilim hoşuna gitmiştir, belki beni ilgi çekici buldun, belki de sadece başladığın kitabı,filmi bitirme takıntın olduğu gibi bu yazıyı da bitirme takıntına yenik düşüyorsun.
sen nerde yaşıyor,ne yiyor ne içiyorsun bilmiyorum ama bildiğim bir şey var çok boş işler yapıyorsun. diyebilirsin ki neden bu blogu açtın okumayalım diye mi? canım öyle istedi çünkü. hayatta sırf canım öyle istediği için açtığım,yazdığım nadir işlerden bu blog da. gerçi ben ona biraz hoyrat davranırım. arada uğrar arada uğramam ama sever beni kayıtsız şartsız. bilirim ki o hep bıraktığım yerdedir. zaten hayatımızda böyle şeylere ihtiyaç duymaz mıyız bazen? sen duymamış olabilirsin bugüne kadar,belki mükemmel bir sevgilin,sıkı bir dostluğun,imrenilecek bir ailen falan vardır. olabilir,olsun da, bana ne. söylemek istediğim şu ki; hayatımda her istediğimi yapabileceğim,her istediğimi söyleyebileceğim, tanımadığım okurlara kafa tutabileceğim, sınırsızca küfrü barındıran, ağzında sakızlı bir orospu resmedebileceğim, bazen göndermeler yapabileceğim uçsuz bucaksız bir yer burası. okumanı mantıksız buluyorum çünkü öylesine yazıyorum ben,açıyorum müziği alıyorum kahvemi, sigaramla beraber boktan boktan yazıyorum. ha illa okumak istiyorsan git başka yazılarımı oku, onlarda sanat var,ya da ben öyle sanıyorum. gerçi bazıları benim yazılarımı iğrenç,sümüğümsü ve kokuşmuş bulurlar doğru. napayım ben karanlık edebiyatı seviyorum. edebi anlayışımız birbirine uyuşmayabilir, o zamanda siktir olup gitmek senin için çok zor olmasa gerek. bir daha da uğramazsın zaten. uğramaz mısın lan?
hayat bazen seni hiç istemediğin yerlere çekebiliyor sayın okuyan. hayatının son aylarını niye yaşadığını ne halt ettiğini kendine soruyorsun. tabii ben böyle bi giriş yapınca senin kafanda hemen ağır bir müzik çalmaya başladı. melonkolik yazıcam sandın galiba. yok öyle bir şey. bu girişi neden yaptım bilmiyorum. edebi bir akım var duymuşsundur belki:stream of conciousness. duydun mu bilmem. hemen seni aydınlatayım da bari yazı bittikten sonra ne bokuna okudum ben bu yazıyı deme. gerçi öyle desen de çok umursamıyorum,sonuçta bu yazının ne bir başlığı var ne bir vaadi. herneyse,şu akımdan bahsedeyim. alıyorsun önüne laptop ya da kalem kağıt,başlıyorsun kafana gelen kelimeleri veya cümleleri pıtır pıtır dökmeye. bak şu an benim aklıma bok geldi mesela. bundan sonra yazımı o teknikle devam ettircem sayın okuyan,çıkışlar sağdan.
sigara paketlerini niye birleştirmiyorum,kahve fincanı burda kaç gündür,pspyi ne hevesle almıştım lan,tipe bak.çatlamış oje ve janvier fevrier mars. mars olmak mars gezegeni,marştır belki ingilizce karakterler falan diye düşünürsek. çok sıcak,çok sıcak geldiyse dırım dırım. dur lan neydi şarkı,hala okuyor armut.

22 Şubat 2012 Çarşamba

bana iğrenç gelmez,
katlanılacak bir şeyi yoktur,
bana göre hiç sorun değildir,
üzerinde duracak bir şeyi yoktur,
senin dünyan yalnızdır
dayanılacak bir tarafı yoktur
sevgin çok barizdir
meraklanacak bir yanı yoktur