9 Ocak 2011 Pazar

BİR AĞIZ MESELESİ


Sabah kalktığımda ağzım yoktu.
Hala da yok.
Bende vapura binip karşıya geçtim,ne yapayım?
Aksilik işte.
Vapurda dışarıya oturmuş üçkağıtçı martıların kurbanlarını izliyordum.
Bunlar yeni gelmiş İstanbul’a.
Öyle olmalı,öyledir yani,muhakkak.
Şu simidi yiyecek ağzımız bile yok.
Ama ağız kokusundan da beraat etmişiz.
Yine de  ayak kokusundan  müebbetiz.
Bende oturduğum yerden ayaklarımın güzel bir fotoğrafını çektim.
Vapurun demirlerine dayadığım,milleti engelleyen bacaklarımın hemen bitimindeki ayaklarımı.
Laf işte sanki başka ayağım var.
Ağzımı alan bari yerine bir ayak daha bıraksaydı,
Ya da ne biliyim kol düğmeleri bıraksaydı.
Biraz tıraş köpüğü bıraksaydı,
Belki ağzımın gidişine daha çok üzülürdüm.
Ağzım yok ağzım!
Sabah kalktığımda yoktu.
Hala da yok.
Hay aksi.
Diyorum ki içimden:
“Ağzımız olsa simit yerdik.”
Ama ağzımız yok.
Ama olsa,yerdik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder